Bu web sitesi, size mümkün olan en iyi kullanıcı deneyimini sunabilmek için çerezleri kullanır. Çerez bilgileri tarayıcınızda saklanır ve web sitemize döndüğünüzde sizi tanımak ve ekibimizin web sitesinin hangi bölümlerini en ilginç ve yararlı bulduğunuzu anlamasına yardımcı olmak gibi işlevleri yerine getirir.
Şirketinizi İflas Ettirmek İster misiniz ?
Türkiye’nin kuruluşundan bugüne incelediğimizde, tabii ki Cumhuriyetin ilk yıllarında savaşlardan çıkan ve imparatorluğun artık bir şekilde ömrünü tamamlamasının ardından gelen ekonomik problemlerin olması beklenen bir durum olabilir. Ekonomik krizden çok yokluk yılları olarak adlandırabiliriz.
Bu yazıda ise günümüz Türk toplumunun ortalama yaşı olan son 50 yılı hedefleyeceğiz.
Bu dönem, maalesef ister iç ister dış nedenlerden kaynaklansın, sürekli olarak ekonomik ve siyasal krizlerle geçti, diyebiliriz. Bu da hem Türkiye’yi geride bıraktı, hem de hükümet kimde olursa olsun, yangın söndürmekten gerçek sorunlara zaman ayırmadığımız dönemlere şahit olduk.
Kısa bir hatırlama yaparsak ;
1970 -1980 : Petrol kıtlığı ve yüksek enflasyon
1980 -1990 : Siyasi krizler ’80 darbesinin zeminini oluşturdu. Darbe ekonomiyi güçsüzleştirdi.
1990 -2000 : ’94 Ekonomik kriz, devalüasyon, yüksek enflasyon ve ardından gelen ’99 depremi etkilenmesine neden oldu.
2000 -2010 : Bankacılık sektöründeki kriz nedeniyle bankalarımızın bir kısmı satıldı bazıları iflas etti. 2008 yılındaki global krizi belli etmesede ülkemizi de etkiledi.
2010 -2020 : Darbe girişimi, mültecilerin sayısının artması, işsizliğin artışı, dövizde dalgalanma, enflasyonun artması, dış borcun artması gibi sorunlar ekonomik kriz getirdi.
2020 -2030 : Pandemi, Kahramanmaraş depremleri, global savaşlar da ekonomiyi etkiledi. Ve henüz bu on yılı bitirmedik.
Sürekli hasta olan birinin vücudunun artık yorgun düşmesi nedeniyle küçük gripleri bile zor atlatması gibi ülkemiz de ortaya çıkan negatif durumları normalden çok daha uzun sürede atlatmaya başladı.
Sadece bir ülke değil daha basit bir örnek ile açıklamak gerekirse aynı zamanda bir aile de ekonomik gücü kadar güçlüdür. Ekonominiz iyi olmadığında günümüz dünyasında eğitiminiz de, beslenmeniz de, sağlığınız da güçlü değildir. Her gün yeni risklerle karşı karşıya olduğumuzu düşündüğümüzde ekonominin iyi olmaması aile üyelerinin o riskler karşısında uğrayacağı zararın da seviyesini artırmakta ve aileyi güçsüzleştirmektedir.
Gelelim asıl anlatmak istediğimiz konuya.
Şirketlerimiz bu ekonomik krizlere hazır mı ?
Her ekonomik dalgalanma sonrasında duyarız ;
“Şu kadar şirket iflas ile karşı karşıya, bu kadar şirket kapandı, şirketler darboğazda”
Bu cümleleri farklı formatlarda bir çok defa duyduk sanırım ve o kadar kanıksadık ki bunları genelleme yaparak doğru kabul etmeye başladık. “Bir ekonomik kriz varsa şirketler iflas eder ve bu doğaldır”
İstanbul SMMM odasına bağlı bir Mali Müşavir olarak maalesef bunu o kadar kolay kabul edemeyeceğim.
Her kapanan şirket bu ülkenin emek harcadığı kaynak ayırdığı büyütmek zorunda olduğu ve değer verdiği bir çocuğu gibidir. Bir şirket kapandığında bu harcanan kaynakların bir çoğunun boşa gittiğini ve aynısını yerine koymanın ekonomiyi yorgun düşürdüğü de açıktır.
Şirketlerin kapanma sebeplerine baktığımızda ;
- Ekonomik Faktörler
- Yetersiz Finansal Yönetim
- Teknolojik Değişimler
- Gibi nedenler öne çıkmaktadır.
- Şirketler neden bu sorunların üzerinden gelemiyorlar?
- Neden iflas ve kapanma riski ile karşı karşıya kalıyorlar ?
Tamamının olmasa da bir kısmının aslında çoktan iflas ettiğini ama bunun farkında olmadıklarını düşünüyorum.
Maalesef, şirket kurmanın çok kolay olduğu bu ülkede, yeni bir fikir ortaya koymadan var olan fikirleri ve işletmeleri kopyalayarak fiyat ve ekonomik strateji, Pazar stratejisi ve teknolojik strateji bilmeden sadece maliyet / gelir kavramına biraz hakim olan herkes pazara girebiliyor, diğer firmalarla alışveriş yapıp bir süre sonra o pazara da zarar vererek kapanabiliyor.
Regülasyonların boşluklarından gayet iyi yararlanan bu “hayalet firmalar” aslında çoktan kapanmışlar ama haberleri olmuyor. Ekonomik kriz geldiğinde ise “bizi ekonomik kriz batırdı” kolayına kaçıyorlar.
Hazırlıklı olmalıyız
Hepimizin acil olarak farkına varıp bir zorunluluk olarak hayatımıza katmamız gereken anlayış, bu ülkenin ve içinde yaşadığımız dünyanın her an yeni bir siyasal, ekonomik krizlerin veya savaşların getireceği risklere hazır olmamız gerektiğidir.
Şirketler sadece hayatta kalmayı değil aynı zamanda kar etmeyi, Pazar paylarını arttırmayı ve büyümeyi hedeflemektedir. Bu nedenle hemen dünden başlamak üzere alınması gereken önlemler çok önemlidir.
- Riskli durumlara karşı şirketin finansal yapısı gözden geçirilmeli
- Fiyat politikaları gözden geçirilmeli ve doğru fiyatlama ürün kalitesi ile birlikte oluşturulmalı. Çünkü bazen firmalar kar edip etmediklerini bile bilmiyorlar. Sadece alış – satış arasındaki nakit ile hayatlarını sürdürüyorlar. Bu da en küçük bir ekonomik dalgalanmada iflasa neden oluyor.
- Bütçe metodları uygulanmalı ve disiplini sağlanmalıdır. Çünkü, Hedefsiz ve plansız ilerlemek bir plan haline gelmiş durumda çoğu şirkette. Bunu acil değiştirmeli ve hedefli çalışmaya alışmalıyız ki o hedeflere uygun davranma metodları geliştirelim.
- Karşılık ayırma mantalitesi geliştirilmeli ve sürekli hale gelmelidir. Çünkü, ekonomik dalgalanmalarda bu karşılıklar bizi risklerden korumaya yardım eder. Karşılıklarımız bizi o dönemde oluşan giderleri gözönüne almamıza yardımcı olur. Klasik yöntem ise şirketler ne zaman risk reel hale gelirse o gün düşünmeye başlıyor. Risklerin nedenlerinin tamamı aslında geçmişten gelmektedir.
- Beşeri sermaye kalitesi arttırılmalı ve performans kriterleri getirilmeli
- Beşeri sermayesi sürekli olarak teknolojik gelişmelere uygun olarak eğitilmeli
Teknolojik Dönüşüm
Artık şirketlerin işi çok daha zor. Bunlara ilave olarak son 50 yılın bizlere getirdiği ev ödevi olarak şirketlerimizi teknolojik olarak dönüştürmeliyiz.
Sadece ekonomileri değil aynı zamanda teknolojileri de güçlü olmak zorunda. Teknolojik gelişmeleri de risk faktörleri içerisine almak ve buna bütçe ayırmak zorunda kalacaklar.
Yukarıdaki önlemlerin hiç birini yalnız yapamadığımız ve ya bir mali müşavire ya da bir insan kaynakları departmanına ihtiyaç duyduğumuz gibi teknolojik değişimleri de yalnız yapamayız. Doğru bir partner bulmalı ve şirket içi süreçleri gözden geçirerek digitalleştirmeli, personelimizi eğitmeli ve onların eski teknolojilere veya yavaş proseslere bağlı kalmalarının önüne geçerek vizyonlarını değiştirmeliyiz ki bir rezistans değil destek oluştursunlar bu yolculukta.
Satış Ekiplerinin Dönüşümü
Satış ekipleri şirketler için çok önemli bir yer tutmaktadır teknoloji yolculuklarında. Çünkü müşteriye dokunan, bilgi toplayan ve bu bilgilerin büyük veri “meta data” haline gelmesini sağlayan bu ekiplerin sağladıkları veriler şirketlerin büyüme yolculuklarının dizayn edilmesinde de önemli yer tutmaktadır. Her şirket bu verileri büyümeye çevirmede teknolojik olarak yetersiz kalabilir. Bu nedenle önümüzdeki dönem teknolojik partnerlerin parladığı ve şirketlere danışmanlık “coaching” süreçlerinin organize edildiği dönemler olarak ortaya çıkacak.
Gelecekte, şirketlerin iflas nedenleri arasında birinci sıraya “teknolojik gelişmelere ayak uyduramamak” yerleşeceğini öngördüğümüzde geçmişte yaptığımız ekonomik hataları teknolojide yapmamak hayati önem taşımaktadır. Bu nedenle acil olarak şirket süreçlerini gözden geçirmeliyiz ve alınması gereken önlemleri acil olarak hayata geçirmeliyiz.
Bunu yaparken de “her şeyi biz biliriz ve riskleri biz görür önlemleri de biz alırız” demeden doğru partnerlerle çalışmaya da özen göstermeliyiz.
Çuvaldızı da kendimize batıralım
Çuvaldızı da kendimize batıralım yazı biterken. İstanbul Serbest Muhasebeciler ve Mali Müşavirler Odası’nın bir ferdi olarak biz de şirketlerin finansal dönüşümünde onlara yol göstermeliyiz. Maalesef bu süreçte bu rolü tam olarak üstlenemedik ve onların finansal yapılarının kuvvetlenmesinden çok onların vergisel süreçlerine odaklandık. Nasıl vergi az ödetilir kavramının oluşmasına katkıda bulunduk. Önümüzdeki süreçte bunu değiştirerek vergiden çok finansal yapılarına odaklanacağımız ve büyük resimde ülkemizin şirketlerinin yaşam sürelerini uzatmak için onları kuvvetlendirmeye odaklanmalıyız.